-
1 genç
(-ci)1.в разн. знач. молодо́йgenç adam — молодо́й челове́к
genç ağaç — молодо́е де́рево
genç hayvan — а) молодо́е живо́тное; б) молодня́к
genç kız — моло́денькая де́вушка
genç kızlık — ра́ннее деви́чество
genç kız ve erkekler — де́вушки и ю́ноши
2.молодо́й челове́к, ю́ноша; па́рень, ма́лыйgençler — молодёжь; ю́ноши; молоды́е лю́ди, па́рни, ребя́та
gençler toplantısı — фо́рум молодёжи
İranlı genç — ю́ноша-ира́нец
◊
genç irisi — си́льный челове́к, здоровя́к; не по года́м ро́слый, физи́чески ра́звитый -
2 genç
молодо́й ю́ный* * *1. врз.молодо́йgenç adam — молодо́й челове́к
2.genç ağaç — молодо́е де́рево
молодо́й челове́к, ю́ношаgençten bir adam — из молоды́х (о ком-л.)
См. также в других словарях:
ailevi — sf., Ar. ˁāˀilevī Aile ile ilgili Ailevi bir laubalilikle genç adam, köşe koltuğuna kuruldu. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğum boğum — sf. Çok boğumlu Sanki Çakır ın boğum boğum bileğini muayeneye alan genç adam bu değildi. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
bön — sf. Budala, saf, avanak, ahmak Genç adam çirkin hatta biraz bön. S. F. Abasıyanık Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bön bön bakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dayanılmaz — sf. 1) Karşı konulamaz veya karşı çıkılamaz (kimse veya şey), tahammülfersa Genç adam, dayanılmaz bir cazibeye tutulmuşçasına hemen hesabını ödedi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Tahammül edilemez, katlanılamaz Dayanılmaz bir kış ayazı … Çağatay Osmanlı Sözlük
fişeklikli — sf. Fişekliği olan Gittiği zaman karşısında filintalı, fişeklikli, külotlu ve kalpaklı aslan gibi bir genç adam bulmuştu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerçekten — zf. Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki Hiçbir genç adam, ölümü gerçekten düşünmemiştir. N. Ataç … Çağatay Osmanlı Sözlük
köşe koltuğu — is. Odanın veya salonun köşesini kaplayan koltuk Ailevi bir laubalilikle genç adam, köşe koltuğuna kuruldu. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
nokta — is., Ar. nuḳṭa 1) Çok küçük boyutlarda işaret, benek 2) Bazı harflerin üzerine konulan ufak işaret 3) Yer Köşkten çıktık ve bahçenin her noktasını uzun uzun durup konuşarak dolaştık. A. Haşim 4) Konu, konu ile ilgili önemli bölüm Genç adam, o… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıyırmak — i 1) Hızla sürtünerek bir şeyin yüzünden bir parça soymak, koparmak veya üzerini hafifçe yırtmak Çark elini sıyırdı. 2) Sürtünerek veya çekerek bir şeyi yerinden almak, kaldırmak, düşürmek 3) Bir şeyin üstündeki örtüyü çekerek almak veya açmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şakak — is., ğı Göz, alın ve yanak arasında, elmacık kemiğinin üstünde bulunan çukurumsu bölge Genç adam tekrar elini hastanın başına, şakaklarına götürerek bütün yüzünü, boynunu okşadı. P. Safa Birleşik Sözler eli şakağında Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaralanmak — nsz 1) Yaralama işi yapılmak Adamcağızın yaralanmamış tarafı kalmamış. R. H. Karay 2) mec. Gücenmek, incinmek, kırılmak Gururu yaralanan genç adam, duyduğu acı ile kendisini yeniden yaratmıştı. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük